Halk Şairimiz

Zaralı Aşık Halil Topçu

 

BEN BENİ BULDUM

 

Rahman Rahim emrin ile

Dirildim ben beni buldum

Yanıp da kül olmak için

Nâr oldum ben beni buldum

 

Hüsnün ile bağlayınca

Aşk sinemi dağlayınca

Gözyaşlarım çağlayınca

Duruldum ben beni buldum

 

Ola ki aşk çetin dere

Dol sineme yüz bin kere

Dergâhında yerden yere

Serildim ben beni buldum

 

Bu can muhtaç himmetine

Kabul buyur davetine

Habibinin sünnetine

Sarıldım ben beni buldum

 

Kadir Mevla’m yüce Hüda

Etme beni senden cüda

Halil’im der bu ne sevda

Vuruldum ben beni buldum

 

                                 13-01-2014  Halil Topçu

 

 

SİVASLI                                 

 

Y aradan Mevla’dan selam sizlere

Y üz yıllar bir ömür diler Sivaslı

Y azıların haz veriyor bizlere

Y üzünü görünce güler Sivaslı.

 

A lınca tarihi bir baştan ele

 şıklar diyarı denir bu ile

 şık Ruhsati’den  Âşık Veysel’e

A h çekip dağları deler Sivaslı.

 

V urulup da kurşun yağsa bağrına

V elakin hançer de değse yağrına

V atan, millet, al bayrağın uğruna

V atan vatan diye çağlar Sivaslı.

 

U rfa’dan Maraş’a, İzmir’den Van’a

U zanır dost eli bütün cihana

U facık bir hata yapsa canana

U tanıp da birden  solar Sivaslı.

 

Z at-ı Âlimlerin hoştur sinesi

Z ühre yıldızıdır her bir tanesi

Z ara’dadır Şeyh Merzuban Türbesi

Z iyaret eyleyip dolar Sivaslı.

 

B alları var dünyalarda yarışan

B in şifadır hemen kana karışan

B aksa ki komşusu yoksul perişan

B ir ekmeği dörde böler Sivaslı.

 

Ü lkenin kaderi çizildi burda

Ü lkümüz istiklal duyuldu yurda

Ü zülme bayrağım dalgalan surda

Ü stüne toz konsa siler Sivaslı.

 

L üzum gördü Atam geldi Sivas’a

L ütfeyleyip yazdı kanunla yasa

L akin hiç kimsede kalmadı tasa

L ayık-âne vefa kılar Sivaslı.

 

E kinler ağarıp başak salınca

E ken biçer derler kendi halınca

E r oğlu erler de asker olunca

E line kına kor  salar  Sivaslı.

 

N e güzel bir duygu annelik huyu

N isan yağmurudur gözünün suyu

N azar ile höllük eder yavruyu

N inniler söyleyip beler Sivaslı.

 

T oz duman kaplıdır yüksek dağları

T ürlü çiçek açar yeşil bağları

T arımla uğraşır bütün sağları

T oprağı teriyle sular Sivaslı.

 

B izim elde çoktur tarihi eser

B uruciye, Ulu Cami şaheser

B ir kılıç misali taşları keser

B ıçağın hasını biler Sivaslı.

 

A kar Kızılırmak çağlayıp akar

A rdından göz yaşı bağlayıp akar

A llı gelinleri dağlayıp akar

A ğıtlar yakıp da meler Sivaslı.

 

K esilir ümitler inerse perde

K aplıcaları var şifa her derde

K oç yiğitler perdah atar bu yerde

K ol gerip el ense dalar Sivaslı.

 

İ yilik yaparken medet umulmaz

İ limden, kültürden geri kalınmaz

İ tikat ehlidir eşi bulunmaz

İ yiden kötüyü eler Sivaslı.

 

L ale, sümbül açar bahar, yazları

L üle saça perçem çeker kızları

L ezzet-i sohbetle cilve nazları

L eblerine bal mı çalar Sivaslı.

 

E dep pınarından dolar mayamız

E hl-i beyt-in hayasından hayamız

E renlerin aşk bağından boyamız

E rbabına gönül bağlar Sivaslı.

 

R ahman Rahim sana açılan eller

R ahmetinle şifa bulur gönüller

R esul’üne ümmet oldu Haliller

R ahmetinden niyaz eyler Sivaslı.

                                        10-12-2012  Halk Şairi:Halil TOPÇU

 

 

NURDUR ÖĞRETMEN 

 

Ufuktan doğan bir güneş misali

Karanlık geceye nurdur öğretmen

Cehalet ordusu üstüne gelse

Zapt edilmez kale, surdur öğretmen.

 

Atam emir verdi kendi sesiyle

Öğretmenler, rehber yeni nesile

İlmin kapısını açan vesile

Tevazu bab-ında birdir öğretmen. 

 

Her kim ki derdini eylerse niyaz

Muhabbet, hoşgörü onda imtiyaz

Sular gibi berrak sütten de beyaz

Gökten yere yağan kardır öğretmen. 

 

Namusum, şerefim, edeple hayam

Kumaşım, astarım, hamurum, boyam

Umudum, hayalim, sevdalı rüyam

Halil’in gönlünde serdir öğretmen.

                                 24-11-2010    Halil TOPÇU

 

 

SÖZ DEDİ BANA

 

DEDİM: dünya benle hasbihâl eyle

DEDİ: otur şöyle, yaz be Halilim

DEDİM: bu deryada şaştı pusulam

DEDİ: çırpınarak, yüz be Halilim …

 

DEDİM: bu hayatı nasıl çekelim

DEDİ: Yaradan’a, boyun bükelim

DEDİM: gel beraber yaşlar dökelim

DEDİ: bu ne büyük, haz be Halilim …

 

DEDİM: gönül karda, kışta, boranda

DEDİ: çaresi var, oku Kur-an’da

DEDİM: ecel, gelir ise bir anda

DEDİ: tövbe eyle, tez be Halilim …

 

DEDİM: aşık olan faniyi neyler

DEDİ: Mecnun olan, Mevlayı söyler

DEDİM: kul ne ile tefekkür eyler

DEDİ: akıl ile, göz be Halilim …

 

DEDİM: vatan, millet cihana değer

DEDİ: dost düşmana karıştı meğer

DEDİM: düşman candan biriyse eğer

DEDİ: hilesini sez be Halilim …

 

DEDİM: ektim, biçtim, rızkım aradım

DEDİ: benim, toprak anadır adım

DEDİM:bas bağrına, olsun muradım

DEDİ: sıra ile, söz be Halilim …

 

DEDİM: yüreğimde sevdanın narı

DEDİ: ben bilirim derdi, efkârı

DEDİM: hani nerde HALİL’in kârı

DEDİ: üç beş arşın, bez be Halilim…

                             21-06-2012                  

                           Halk Şairi:Halil TOPÇU

                       

 

 

ESKİ  SÖZLERİM                       

1 2

“Aba” denir bizim elde “ana” ya

“Bıldır” denir bir evvelki seneye

“Düve” denir cinsi dişi danaya

Hani nerde benim eski sözlerim

 

“Bibi” , “Eme” babanın kız kardeşi

“Emâçer” iyice görmek her işi

Karının kocası ise “Er kişi”

Hani nerde benim eski sözlerim

 

“Herif” erkek ailenin reisi

“Horanta” çol-çocuk ev ahalisi

“Hecin” , “zırıl” bir adamın irisi

Hani nerde benim eski sözlerim

 

Biçilen ağacın parçası “yonga”

Ağaç kabuğuna denirdi “gamga”

Sıçrayan kıvılcım adına  “çınga”

Hani nerde benim eski sözlerim

 

“Evcümen” evine bağlı olana

Havuca “pürçekli” “kelem” lahana

“Kasıt” ise mahsus söze yalana

Hani nerde benim eski sözlerim

 

“Essah” denir gerçek olan sözlere

“Pırtı” elbiselik kumaş bezlere

“Sinitmiş” de sinsi kurnaz yüzlere

Hani nerde benim eski sözlerim

 

“Aşurma” denirdi büyük kazana

“Arakel” toplumda huzur bozana

“Atlu” geçimsize, hem çok gezene

Hani nerde benim eski sözlerim

 

“ Bayaktan”, “irelüün” önceki zaman 

“Malama” harmanda savrulan saman  

 Kilota “paçalık”, şalvara “tuman”

Hani nerde benim eski sözlerim

 

Başkasını kıskananlar “pahıl”dır      

“Çeç”in adı saptan ayrı tahıldır

“Moloz” ise taş parçası çakıldır

Hani nerde benim eski sözlerim

 

“Puharik” dumanı savan bacadır

“Diga” ise kısa boylu cücedir

“Cazu” kötü kadın hali nicedir

Hani nerde benim eski sözlerim

 

“Fetil” sacda pişen ekmeğe denir

“Gılik” biraz yağlı yendikçe yenir

“Ağartu” süt, kaymak, yağ ile peynir

Hani nerde benim eski sözlerim

 

“Kaliç” ekin kavranılan oraktır

“Köstava” da ateş alan kürektir

“Kömbe” dediğimiz güzel çörektir

Hani nerde benim eski sözlerim

 

Hindinin diğer bir adı “culuk”tur

Boynuzsuz keçinin adı “kölük”tür

Çok yiyip içenin adı “tuluk”tur

Hani nerde benim eski sözlerim

 

Bir nevi paradır “pangınot” “akçe”

“Çevirme” etrafı ağaçlı bahçe

Elbise sarılan kumaşa “bohça”

Hani nerde benim eski sözlerim

 

Sabun ufağına deniyor “kırtik”

Kar yağar yığını olurdu “kürtük”

Her şeyin azına denir “bir pırtık”

Hani nerde benim eski sözlerim

 

“Mıymıntı” elinden iş gelmeyene

“Harço” beceriksiz yol bilmeyene

“Karametli” yüzü hiç gülmeyene

Hani nerde benim eski sözlerim

 

3

4

“Yarenlik” ve “mahsus” şakadan sözdür                                           

Hızlı, çabuk demek “şeremet” “tez”dir

“Gidi boku” ise yenilen vezdir

Hani nerde benim eski sözlerim

 

Sapıyla yakılan ekine “firik”

Aç gözlü cimrinin adı da “derik”

Yeni yumurtlayan tavuksa “ferik”

Hani nerde benim eski sözlerim

 

Bir yaşına gelmiş koyuna “şişek”

Sıpaya da “kürük” “merkep” se eşek

Sobanın başında donana “üşek”

Hani nerde benim eski sözlerim

 

Kılık kıyafete denirdi “urba”

“Telis” ile “harar” büyükçe torba

“Kelecoş” , “herle” , “tırıt” a çorba

Hani nerde benim eski sözlerim

 

“Variyetli” denir zengin olana

“Cıbıl” yoksul, “arık” zayıf kalana

“Tummak” ise suya batıp dalana

Hani nerde benim eski sözlerim

 

“Öğendere” ucu “modullu” deynek

İç çamaşırın da adıdır “köynek”

Söz verip cayana deniyor “dönek”

Hani nerde benim eski sözlerim

 

“Hangırdamak” kikir kikir gülene

“Zıbarmak”sa geberip de ölene

Körküsnü” tarlayı eşip delene

Hani nerde benim eski sözlerim

 

Yıkanılan yere “çimecek” , “cağlık”

Havluya da “peşkir” mendile “yağlık”

“Gıcişmek” kaşınmak , önlüğe “yarlık”

Hani nerde benim eski sözlerim

“Buymak” üşümektir “tünemek” konmak     

Şansa da “ihbala” denemek “sınmak”

İyi gün görmeye denirdi “onmak”

Hani nerde benim eski sözlerim

 

“Buğuz” kin bağlamak “ellaham” meğer

“İskemi” sandalye, su bendi “gever”

“Paha” kıymet için biçilen değer

Hani nerde benim eski sözlerim

 

“Ismarıç” bir şeyi sipariş etmek

Hayvan otlatmaya denirdi “gütmek”

“İyeşmek” te inatlaşıp zıt gitmek

Hani nerde benim eski sözlerim

 

İyiye güzele denir “tavatır”

“Nöğrüyon” demekse sorulan hatır

Ölen erenlerin kabrine “yatır”

Hani nerde benim eski sözlerim

 

Uzanıp yatmaya denirdi “sünmek”

Koşmaya “seğirtmek” kaçmaya “tüymek”

“Pehli” et yahnisi bir çeşit yemek

Hani nerde benim eski sözlerim

 

Sulu kara “çepel” tipiye “boran”

Salçaya da “pelver”  “çalkama” ayran

 “Yumuş” hizmet etmek,“ferman” buyuran

Hani nerde benim eski sözlerim

 

Hafiflere “yeğnik” şişman “balgoş” a

“Sorutmak”sa ayakta dik duruşa

Sağlama “kayım” , “süyem” bir karışa

Hani nerde benim eski sözlerim

 

Biçilen ekinin köküne “hozan”

Gönül sevdam beni eyledi “hazan”

Halil’ e de Hâllâ diyorlar bazen

Hani nerde benim eski sözlerim

                                   

      02-11-2010   Halk Şairi  Zaralı  Halil TOPÇU

 

KÖYÜM  PERİŞAN

 

Varıp seyran ettim babam yurdunu

Sis duman bürümüş dağlar perişan

Dedim acep neye bülbülün zarı

Bozulmuş bahçeler, bağlar perişan…

 

Daldım hayallere gezdim yol boyu

Her daim böylemi feleğin huyu

Karataş, Keşmende, gözenin suyu

O da dertli dertli çağlar perişan…

 

Çayda ördek, gökte turna ötmüyor

Bir bayramda görmek bana yetmiyor

Sönmüş ocakları duman tütmüyor

Sofrada bal, kaymak, yağlar perişan…

 

Purdan kağnı ile yığın inerdi

Sap üstünde çifte döven dönerdi

Sığırcıklar bölük bölük tünerdi

Boş kalmış harmanlar tığlar perişan…

 

Dam üstünde muhabbete çıkan yok

El uzattım elimizi sıkan yok

Çaldım birkaç kapı açıp bakan yok

Ölen ölmüş, kalan sağlar perişan…

 

Kader böyle imiş nasıl sileyim?

Ben bu derdi kimin ile böleyim?

Halil der uğrunda senin öleyim

Şimdi köşe bucak ağlar perişan… 

                                            10.09.2010

                           Halk Şairi    Halil TOPÇU

 

 

BAYRAM  ESKİ  BAYRAM  DEĞİL 
 

Cemaat-i iki sıra

O da seyrek ara ara

Bayram namazından sonra

Bizim köyün haline bak…

 

Hacer Hala, Ali Dayı

Bekler idi kurban payı

Felek nettin bizim köyü

Kan ağlıyor seline bak…

 

Kavasbaşı, Hot Ali’den

Gücük Ali, Mestangilden

Gelen yok kalkıp yerinden

Nerde dostlar yoluna bak…

 

Çorba nefis yarma idi

Yemek mantı, sarma idi

Tatlı helva, hurma idi

Ocak sönmüş külüne bak…

 

Aşık Halil çoştu ağlar

Viran olmuş bizim bağlar

Feryat edip yürek dağlar

Dayanırsan diline bak...

                                  29.11.2009        

                                   Halil Topçu        

 

 

AŞIKLARIN ŞAHI VEYSEL

 

             Aşıklık vasfının sultanı şahı

             Ayrılık,gayrılık yoktu özünde

             Aşığa sefadır olanca ahı

             Aleme ibretle baktı özünde…

 

             Şükreyledin her dem Hak’tan gelene

             Şükür büyük nimet bunu bilene 

             Şaşardın hep dosttan ayrı gülene

             Şeref,iffet,irfan çoktu özünde…

 

             Ilgıt esen yeli eyledin nazar

             Israrla söyledin bu han bir pazar

             Irgattır kimisi, kim okur yazar

             Işık saçan o Nur Hak’tı özünde…

 

             Kainatın dedin ben bir nesiyim

             Kadir-i Mevla’nın nakş-ı süsüyüm

             Kerem,Yunus,Pir Sultan’ın sesiyim

             Kara sevda seni yaktı özünde…

 

             Vilayetin Sivas,Şarkışla yurdun

             Velakin çok zaman gurbette durdun

             Vatan diye diye hayaller kurdun

             Veysel’in şimşekler çaktı özünde…

 

             Şatıroğlu, toprak sadık yar dedin

             Şeyda olanlara dünya dar dedin

             Şerif-i Muhammed, Ali bir dedin

             Şu lütfun Halil’in aktı özünde…

 24.05.2009   

Halil TOPÇU

 

SİVAS’TA

 

Gönül gel benimle muhabbet eyle,

Hayat, nasıl doğar-batar Sivas’ta?

Hakikat bildiğin ne varsa söyle,

Neslin ahde vefa tutar Sivas’ta.

 

Mürşid-i kâmilden bu asil mazi,

Yaradan Mevlâ’dan diler niyazı,

Şeyh Çoban’ı, Abdulvahab-i Gazi,

Mübarek erenler yatar Sivas’ta.

 

Çağlar Kızılırmak, Paşabahçe’si,

Çifteminare’si, Gökmedrese’si,

Yükselir semaya ilahi sesi,

İlm-i kelam alır satar Sivas’ta.

 

Mereküm, Gardaşlar, Seyfebeli’ni,

Çıkıp nazar ettim Sivas ilini,

Lale, sümbül, mor menevşe, gülünü

Arı koklar, bala katar Sivas’ta.

 

Çaresiz dertlere inerse perde,

Kaplıcaları var şifa her derde,

Yiğitlerin harman olduğu yerde,

Pehlivanlar perdah atar Sivas’ta.

 

Dağlarının gitmez sisi dumanı,

Düğün bayram olur, yayla zamanı,

Çoktur güzelleri kaşı kemanı,

Selvi fidan gibi biter Sivas’ta

 

Türk, Alevi, Sünni, Kürt’ü, Çerkez’i

Halil’im der gardaş bildik herkesi,

Birlik şöleninin ana merkezi,

Tarifsiz meşale tüter Sivas’ta.

                                19.10.2009

                               Halil TOPÇU

 

 

CANIM MUHAMMED


        Kadir Mevlam ihsan eyle
        Halim Muhammed'e varsın
        Salavat-ı Zikir ile
        Dilim Muhammed'e varsın...
 
                            Senin emanetin canım
                            Yordum gafletle pişmanım
                            Nefis hem şeytan, düşmanım
                            Yolum Muhammed'e varsın...
 
        Ummanlarda çağlat beni
        Yunus gibi dağlat beni
        Bu sevdayla ağlat beni
        Selim Muhammed'e varsın...
 
                            Zalimlerdeki meziyet
                            Ehl-i dine hep eziyet
                            Yakar beni bu vaziyet
                            Külüm Muhammed'e varsın...
 
        Fanide mumum sönerken
        Naşım kabir'e inerken
        Halil mahşerde dönerken
        Elim Muhammed'e varsın...     
                                                                
Halil TOPÇU   

                                                                   24.04.2009

 

 

RUHUN ŞAD OLSUN ALPEREN 

 

          Neyi anlatayım bilmem ben neyi?

          Binbir işkenceyi hangi çileyi

          Zindanlarda dahi sevdin ülkeyi

          Dağlar  Alpereni  yedi neyleyim.

 

          Hayatın fırtına, yelkenin kader

          Bu yol sonsuzluğa böyle mi gider?

          Maraş Keş Dağı’ndan geldi bir haber

          Dağlar  Bozkurtumu  yedi neyleyim.

 

          Kırıldı kollarım tutmaz elimse

          Dayan sen yiğidim kalk bir gülümse

          Söylemeye varmıyor ki dilimse

          Dağlar Muhsinimi  yedi neyleyim.

 

          Yediden yetmişe Türkiyem yasta

          Bülbüller figanda güller mi hasta?

          Gül bağına ateş düştü Sivas’ta

          Dağlar reisimi  yedi neyleyim.

 

          Türk İslam davanı baş tacı ettin

          Vatan vatan diye yanıp da tüttün

          Kanınla toprağı sulayıp gittin

          Dağlar mücahiti  yedi neyleyim.

 

          Halil’im ne deyim ben bu yazıya

          Yürek mi dayanır böyle sızıya?

          Melettin cihanı sanki kuzuya

          Dağlar  Yiğidimi  yedi  neyleyim.

Halil TOPÇ

04-04-2009 

 

 

Şanı Zara'nın

  Nereden başlayıp ele alayım
  Tarihte var pek çok şanı Zara`nın
  Başım eğip iki büklüm olayım
  Şehitler vermiştir canı Zara`nın

 

İstemeyen bizi atıp tutsa da
Nifak sokup aramıza katsa da
Yolu düşen ah bir gelip yatsa da
Sarayı aratmaz hanı Zara`nın

 

  İşkodra`da, Galiçya`da, Yemen`de
  Dumlupınar, Sakarya`da İnön`de
  Çanakkale hem de Sina Çölü`nde
  Toprağı yoğurdu kanı Zara`nın

 

Halil`im sözünü kısa kes bırak
Arzu edenleri sarsın da merak
Öyle bir miras ki, mazisi berrak
Her zaman nurlu doğar tanı Zara`nın

 

  Baş ucunda Kösedağ`ın gölgesi
  Türkü söyler Kızılırmak`ın sesi
  Seyran eder der ki; bu neyin nesi?
  Cennet misali her yanı Zara`nın
Ütüklü Halil TOPÇU

 

 

 

Bizim Köyün Eski Tadı Kalmadı

 Eşim dostum,gurbetteki canlarım
 Bizim köyün tadı tuzu kalmamış
 Gezdim her bir yanı durdu kanlarım
 Muhabbet eyledim Sözü kalmamış

 

  Oğlu, kızı, genci oynar gülerdi
  İlkbaharda koyun kuzu melerdi
  Kaval sesi bu dağları delerdi
  Ne bir kelek sesi, Yozu kalmamış

 

  Mehmet Dayı her yıl çoban olurdu
  Arayıp rızkını onda bulurdu
  Ala inek başı çekip gelirdi
  Yolakta sığırın Tozu kalmamış

 

 Nerde buraların davarı, malı
 Nergis çiçek açmış, nakışlı halı
 Koca fidan olmuş küçücük çalı
 Karışmış tarlalar Bozu kalmamış

 

  Haciz koymuş felek bağlamış haraç
  Dor atın yolunu bekliyor saraç
  Baktım, duyduğum ses motorlu araç
  Uluyup bağıran Mazı kalmamış

 

  Zehir ettim yine ben bu bayramı
  Lokman`a söyleyin sarsın yaramı
  Beş kapıda bulamadım ayranı
  Sönmüş ocakları Közü kalmamış

 

 Aşık Halil der ki neye uğradım
  Ak düşen saçımı yoldum taradım
  Yandı ciğerlerim bir su aradım
  Kurumuş, pınarın Gözü kalmamış

 

Ütüklü Halil TOPÇU

 

ZALİM İSRAİL

      Bir tarih boyunca eğmedik başı,
      Çizmeyi boyundan aşma ha aşma.
      Naramız titretir dağ ile taşı,
      Mazluma zulmedip coşma ha coşma.

 

     Bu ateş ki birdem seni de sarar,
     Keskin sirke bil ki küpüne zarar.
     Türk'ün sabrı taşıp verince karar,
     Karşında bulursan şaşma ha şaşma.

 

     Her taraf kan gölü döndü denize,
     Tevrat ki böyle mi emretti size?
     Peres ne haddine ders vermek bize?
     Zalimlik peşinde koşma ha koşma.

 

     Davos zirvesinde kurdular oyun,
     Sayın Başbakanım eğmedi boyun.
     Sanma ki bu millet uysal bir koyun,
     İnsanlık nezdinden taşma ha taşma.

 

     Halil'im sözümü söyleyim peşin,
     Kalleşlikte yoktur cihanda eşin.
     Son ikazım sana iyice düşün.
     Aslan pençesine düşme ha düşme.

 

Halil TOPÇU

02-02-2009

 

 

BİZİM YAYLALAR 

     Anlattın maziden dinledim seni 
     Lal oldu dillerim ötmüyor baba
     Bu gece düşümde inlettin beni
     Ay Karanlık gece bitmiyor baba.

 

     Adresini alıp izini sürdüm
     Göç yolundan aşıp yaylaya girdim
     Hasretle selamın götürüp verdim
     Uzattım elimi tutmuyor baba.

 

     Hani baktım nerde obanın başı
     Gözeler çağlıyor akıtır yaşı
     Toprağa karışmış çatmanın taşı
     Sönmüş ocakları tütmüyor baba.

 

     Kaderde var imiş böyle yazılar
     Yandı yüreğimin başı sızılar
     Ne mor koyun nede körpe kuzular
     Baktım bel yerinde yatmıyor baba.

 

     Koko gilde bilmez idi servetin
     Dağda hüküm süren ateş Mehmet'in
     Elaman hemide o zalım itin
     Forsu fiyakası ötmüyor baba.

 

     Kara tepe eder ah ile aman
     Orta tepeninde hali pek yaman
     Mırzonun tepeyi bürümüş duman
     Deli poyraz vurup gitmiyor baba.

 

     Halil'im faniden bende göçerim
     İtikatim neyse onu biçerim
     Zehirler versen elinden içerim
     Gücüm dahasına yetmiyor baba.


 

Halil TOPÇU

05-02-2009

 

 

GÖNLÜMÜZDESİN   ÇANAKKALE

               Medeniyet elden gider olmuştu
               Ulu cihan düşman ile dolmuştu
               Saysan elde tek bir silah kalmıştı
               Tarihe destanlar yazan Atatürk.

               Akan kanlar yerde kalmasın dedin
               Fırlayıp orduya komutu verdin
               Altı-yedi devlet karşında gördün
               Kurulmuş oyunu bozan Atatürk.

               Ermeni milleti hesapta yoktu
               Meğerki,ihanet edenler çoktu
               Artık yeter deyip fermanı yıktı
               Laik iradeyi çözen Atatürk.

               Al sancak göklerde bilmez esaret
               Türk milleti yılmaz,serde cesaret
               Ata'mdan yadigar bu Cumhuriyet
               Tekniği bilimi düzen Atatürk.

               Ülkenin kaderi güldü seninle
               Rehber olup ilke yazdın elinle
               Karşımda konuştu resmin benimle
               Gönülden gönüle gezen Atatürk.

                                                  

Halil TOPÇU

18-03-2009

             NE OLDU SANA
 
         Söyle köyüm söyle ne oldu sana
         Nevbaharda açan güller gibiydin
         Dönmüşsün baykuşlar ötüşen hana
         Bülbülün ağzında diller gibiydin.
        
         Muhabbete geldim dinle sözümü
         Hasretin bağrımı yaktı özümü
         Ver mendilin silem yaşlı gözümü
         Tenimi okşayan yeller gibiydin.
         
         Bozulmuş dümeni olmuş işinden
         Bir zalim avcı ki sürer peşinden
         Turnam gibi ayrı kalmış eşinden
         Ördekler uçuşan göller gibiydin.
        
         Ecel vakti kabir bir yer peylesin
         Bas bağrına gönlüm murat eylesin
         Halil senden başka yari neylesin
         Koklayıp sevdiğim güller gibiydin.
 

Halil TOPÇU

22-03-2009

 

 

Halil Topçu